Fenerbahçe aşkım beş yaşlarında babamın bana aldığı sarı lacivert forma, şort, tozluk ve ayakkabı ile başladı. O zamanlar, babamın işi nedeniyle Malazgirt’te (Muş’un ilçesi) yaşıyorduk ve tabii ki Malazgirt’te bir Fenerium mağazası bulmak mümkün değil idi 🙂 Gerçi şu anda da oralarda fiziki bir Fenerium mağazası bulunmuyor. Babam, bu spor malzemelerini Fenerbahçe sevgisini bana küçük yaşta aşılamak için bir terziye diktirmiş, yani anlayacağınız el emeği, göz nuru. Aşağıdaki fotoğraflar siyah beyaz olsa da gerçek renkler sarı ve lacivert 🙂

Nasıl da motive gözüküyorum değil mi? Hem bedenen hem de zihnen iyi bir Fenerli olduğum her halimden belli 🙂
Babam gençliğinden bu yana spora, futbola çok meraklı bir insan, bana da hem sporu hem de Fenerbahçe’yi gerçekten sevdirdi. Kendisine bir çok konuda olduğu gibi, bu konuda da sonsuz teşekkür ediyorum.
Araştırmalar söylüyor ki; tuttuğumuz takımlarımızı genellikle çoğumuz benim gibi babamızdan, aile fertlerinden ya da arkadaşlarımızdan etkilenerek belirliyoruz. Bazılarımız Fenerli, bazılarımız Galatasaraylı, bazılarımız da Beşiktaşlı oluveriyor.

Hiç şüphe yok ki bugün ülkemizde milyonlarca taraftarı ve 100 yıldan fazla geçmişi olan üç büyük kulübümüz ile birlikte bir çok başarılı Anadolu takımlarımız var. Biz de yukarıda belirttiğim gibi bu takımlardan birinin taraftarı oluyoruz. Ardından maçlarımızı takip ediyor, bazen sürekli taktik veren bir antrenör, bazen gözümüzün bir şey görmediği bir canavar 🙂 bazen arkadaşlarımızı kızdıran, dalga geçen bir haylaz oluyoruz. Bir de taraftar görünümündeki “vandallar” var ki bunlar için cümle kurmak bile zor.
Peki, heyecanlıyız, tarafız, taraftarız fakat gerçekten “tuttuğumuz takımımızı iyi tanıyor muyuz”. Bir taraftar olarak bu soruyu en azından ben kendime sorduğumda, “kuvvetli bir evet” diyemiyorum.
Tarihi, stadı, müzesi, değerleri ile bütünsel bir anlayış, hiç şüphe yok ki taraftarlığımızı daha anlamlı kılacak ve zenginleştirecektir. Dünyada ve Türkiye’de bu konuyu idrak etmiş, kulüplerini bir marka haline getirmek, taraftarlığı gerçekten zenginleştirmek isteyen yönetimler bu konuyla ilgili bir çok aksiyon alıyorlar. Ayrıca bununla, gelirlerini attırmayı da başarıyorlar. Barselona’ya gittiğiniz zaman klasik turların içinde mutlaka “Camp Nou” turu ve “FC Barselona Müzesi” gezisi yer alır. Yaklaşık 100.000 kişilik, Avrupa’nın en büyük stadını, müzesini, alışveriş mekânını gezdikten sonra Barselona’ya sempati duymadan mekândan ayrılmak mümkün olmuyor.
Barselona’nın değerlerini içine girdikçe ve yaşadıkça daha iyi anlıyorsunuz. Barselona Spor Kulübünün tarihi, Katalonya’nın son 100 yılına da ışık tutuyor. Bu tarih, Barselona Spor Kulübü’nün aslında bir kulüpten daha fazlası olduğunu ve bağımsızlık direnişinin önemli bir simgesi de olduğunu bize gösteriyor.
Türkiye’de de büyük kulüpler bu çalışmayı son yıllarda yapmaya başladılar. Örneğin “Fenerbahçe Efsanesi Stadyum ve Müze Turu”na Mart 2018’de başlandı. Ancak gördüğüm kadarı ile Türkiye’de bu konuda bütün kulüplerin hala alacak çok mesafeleri var.
Evet, bir Fenerbahçe taraftarı olarak, bu turu yapmak kaç zamandır aklımdaydı. 20 senedir Fenerbahçe stadında kombinem var, ilerleyen yaşım ile birlikte stadın her yerini gezdim 🙂 Maraton üst sonra Maraton alt, daha sonra Fenerium üst, sonra alt. 5-6 yıldır da 1907 tribününde maçları seyrediyorum.
Fakat bu yolculukta ne basın tribününe ne soyunma odalarına ve ne de sahanın içine hiç girme şansım olmamıştı. Müzeyi gezdim ancak maçtan önce hızlı bir tur oldu. Taraftar olarak, stadyum içerisinde, belki baktığım ama görmediğim çok şey olduğunun da farkındaydım. Barselona gibi Avrupa kulüplerinin stadyumlarını, müzelerini gezdim ama kendi takımımın her şeyine hâkim değilim. Bu açıdan “Stadyum ve Müze Turu” hep aklımdaydı ve yakınlarda Fenerbahçe Kulübünden gelen bir mesaj ile turların tekrar başladığını duyunca, hem salgın nedeniyle uzun zamandır gidemediğim stadı tekrar görmek, hem de bu keyifli turu gerçekleştirmek için hemen düğmeye bastım.
Tabii ki böyle bir tura tek başıma gitmek olmazdı, çocuklarım, yeğenim ve babam ile birlikte 8’den 80’e beş kişi ile bu turu gerçekleştirdik. Şansımıza hava soğuk ve yağmurlu idi ama genel olarak gerçekten birlikte keyifli bir 80 dakika geçirdik.
Yazımda, bu deneyimin ana hatlarını detaylara girmeden paylaşacağım. En azından bu tura katılacaklar içinde keşif imkanları bırakmak gerek diye düşünüyorum 🙂
Fenerbahçe Efsanesi Stadyum ve Müze Turu farklı kategorilerden oluşuyor; lacivert tur (80 dakika), sarı tur (40 dakika), müze turu (15 dakika) gibi. Tur fiyatları buna göre belirlenmiş, Lacivert tur 80 TL. Öğrenci, gazi, kongre üyesi iseniz indirimlerden yararlanıyorsunuz.
Ben lacivert turu seçtim; bu tura Fenerium üst fuaye bilet gişesinde bilet işlemlerini hallettikten sonra, bir rehber eşliğinde ziyarete başlıyorsunuz. İlk olarak merdivenlerin başında yeşil bir fotoğraf alanında fotoğraf çekiminin ardından merdivenlerden basın tribününe doğru yukarı çıkıyoruz. Merdivenleri tırmanırken, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 114 yıllık gurur dolu geçmişine ev sahipliği yapan bu stadın hikayesini öğreniyorsunuz.
Ardından basın tribününe geliyorsunuz, burada da yine bir fotoğraf çektirme alanı var.

Daha sonra “basın dinlenme” alanına geçiyorsunuz. Mekân gayet şık ve manzarası çok iyi. Ne yalan söyleyeyim, insanın basın mensubu olası geliyor 🙂

Fenerium Tribünü ile birlikte hizmete giren Basın Tribünü’ne spor yazarı İslam Çupi’nin anısına “İslam Çupi Basın Tribünü” adı verilmiş. Dinlenme alanından bu tribüne geçiş yapılıyor.
Basın tribününden 1907 tribününe geçiyoruz. Merdivenlerden inerken duvarlarda en çok kupa kazandıran antrenörlerin ve bir sezonda en çok gol atan futbolcuların isimlerini görebilirsiniz.
Bu arada Macar futbolcu ve antrenör Ignác Molnár’ın tarihimizde bize en çok kupa kazandıran antrenör olduğunu bu geziye kadar bilmediğimi de itiraf etmeliyim 🙂
1907 tribünü, 1.295 koltuk ile sıcak ve keyifli bir ortamda maç izlenmesine olanak sağlıyor. Benim de maçları seyrettiğim bu tribünden sonra, Yönetim Kurulu Locasına hareket ediyoruz.

Buradan artık zemin kattaki basın toplantı odasına geçiyoruz, bizimkiler bir basın toplantısı yapmaya karar verdiler 🙂

Basın toplantımızdan sonra rakip ve Fenerbahçe takım soyunma odalarını geziyoruz. Özellikle Fenerbahçe soyunma odasına giden koridor muhteşem. Futbolcuların resimleri ile çok güzel bir ambiyans yaratılmış.

Bu koridordan Fenerbahçe soyunma odasına giriyoruz.
Biz bu geziyi Mesut Özil’in transfer töreninden bir gün önce yaptık ama Mesut’un forması çoktan soyunma odasında yerini almıştı 🙂 Umarım Fenerbahçe’ye katkısı bol olur 🙂
Ve artık sahaya çıkma zamanı, ekip olarak 6…5…4…3…2…1…lay…lay tezahüratı ile sahaya çıkıyoruz 🙂

Ve, muhteşem stadın zemini! Gerçekten heyecan verici bir deneyim!

Yedek kulübesindeki oyuncularımız da sıralarını bekliyorlar 🙂
Ve artık stadın Maraton alt tarafından geçiş yaparak müzeyi gezme zamanı.
114 yıllık geçmişi ile Fenerbahçe birçok değeri bünyesinde biriktirmiş bir kulüp. Kupalar, şiltler, eski formalar, Atatürk’ün balmumu heykeli ve bugüne kadarki başkanlarımızın fotoğrafları gibi bir çok önemli eser ve bilgiyi, bu müzede görme imkânı bulabiliyorsunuz.
Müze turundan sonra gezi bitiyor. Bu gezi ile ilgili bir önemli bilgiyi de geçmemem lazım. Stadın her bir yanında Atatürk’ü görmediğiniz hemen hemen hiçbir alan yok. Stadyum içerisinde Atatürk’ü dolu dolu hissediyorsunuz. Mustafa Kemal Paşa, Fenerbahçe Kulübünü 3 Mayıs 1918’de ziyaret etmiş ve bu tarih, kulübün “resmi kuruluş günü” olarak kabul edilmiş. (3 Mayıs 1907)

Evet, bu yazıyı sonlandırmadan önce son sözüm; hayatta bir şeylerin tarafı oluyoruz. Bazen babamız, bazen ailemiz veya arkadaşlarımızın yönlendirmeleri ile. Tabii ki taraf olalım ama bilinçli bir taraf, bilinçli bir taraftar olalım. Taraftarlığımızı araştırarak, öğrenerek ve deneyimleyerek zenginleştirelim. Neyin tarafı olduğumuzu idrak edelim ve onun keyfini yaşayalım.
Bu yalnızca tuttuğumuz takım için değil, tuttuğumuz parti vb. her şey için geçerli. Ben bu konuda kendimi sorguluyor ve harekete geçmeye çalışıyorum. Bu vesile ile sizi de bu konu da düşünmeye davet ediyorum.
Sevgiyle kalın.
Onder
Bir yorum bırakın