Karadağ: Türkler İçin Yeni Cazibe Noktası

Karadağ malum, son 5 yıldır Türkler için popüler hale gelmiş destinasyonlardan biri. Peki, neden bu kadar popüler hale geldi, Türkler için ülkenin hangi özellikleri onu bu kadar cazip hale getiriyor merak ediyorsanız, bu sorularınızın cevabını bu yazımda kendi kişisel deneyimlerimden yola çıkarak yanıtlamaya çalışacağım. Keyifle okumanız dileğiyle.

Karadağ benim radarıma nasıl girdi?

Son yıllarda çevremdeki insanlardan ve sosyal medyadan Karadağ’ı sıkça duymaya başlamıştım. Karadağ’da ev yatırımı yapan, şirket kuran, yaşamaya başlayan ya da turistik amaçlı Karadağ’a giden insanların hikayelerini dinledikçe, bu küçük Balkan ülkesine duyduğum merak da her geçen gün arttı. Hal böyle olunca, bu merakımı gidermek ve yeni bir deneyim yaşamak üzere Karadağ’ı keşfetmeye karar verdim.

Keşif yolunda Karadağ’a ilk ziyaretimi 2022’nin Eylül ayında gerçekleştirdim ve bölgeyi çok sevince ardından 2023’te birkaç kez daha ziyaret etme şansı buldum. Her ziyaretimde uçak yolculuğunu tercih ettim. İlk dönemlerde sadece THY uçuşu varken, sonrasında Pegasus’un da bölgenin potansiyelini görmesiyle sefer sayıları, gün esnekliği her geçen gün arttı. Artık İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den hareketli uçuşlarla 1 saat 20 dakika (İstanbul) gibi kısa bir sürede haftanın her günü Karadağ’ın başkenti Podgorica’ya ulaşmak mümkün. İstanbul’dan Kars’a iki saatte gidildiği düşünüldüğünde bize gayet yakın bir ülke. 

Peki, Karadağ genel hatlarıyla nasıl bir ülke? 

Karadağ, ismini yüksek ve görkemli dağlarından alıyor. Ülkenin İngilizce ismi Montenegro. Monte-dağ anlamına gelirken negro-kara anlamına geliyor. Karadağ’ın komşuları; Hırvatistan, Bosna Hersek, Sırbistan, Kosova ve Arnavutluk.

Karadağ, 2006 yılında bağımsızlığını ilan etmiş oldukça yeni bir ülke. Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusunu 2008 yılında yapmış ve 2009’dan bu yana vize serbestisinden yararlanıyor. Ayrıca 2017 yılı itibariyle NATO üyesi olmuş. Avrupa ve NATO’nun destek verdiği bu küçük ülkede, henüz yeni bir devlet olması sebepli altyapısal bazı eksiklikler dikkat çekiyor. Örneğin devlete bağlı bürokratik işlemler zaman alıyor, regülasyonlar sürekli değişiyor. Yine, yeni kurulmakta olan bir devlet olduğu için, birçok alanda gelişme potansiyeli var. Örneğin, tüm ülkede ısınma elektrikle sağlanmakta, doğalgaz yok. Hava, demir ve kara yolları konusunda gidecek ciddi yolları var. Havaalanına adım attığınızda bunu hemen hissedeceksiniz.

Bu arada Karadağ oldukça küçük bir ülke. Nüfusu yaklaşık 650.000 kişi, yani İstanbul’un Esenyurt ilçesinden bile daha küçük. Nüfusun büyük çoğunluğunu %45 ile Karadağlılar, %30 ile Sırplar ve %9 ile Bosnalılar oluşturuyor. Son yıllarda farklı ülke vatandaşlarının da gözdesi haline gelmiş olan Karadağ’da, Türk nüfusu, kesin bir rakam söylemek zor olsa da 40.000 civarında ve sürekli artıyor. Yine son dönemde yaşanan Rusya-Ukrayna savaşının ardından özellikle Rusların akınıyla nüfus biraz daha artmış durumda. Bu konuyu destekleyici verilere göre; 2023 yılında Karadağ’da konut alımı ve yatırım yapan ülkeler arasında Rusya birinci sırada yer alırken, Sırbistan ve Türkiye ikincilik için kapışıyorlar.

Farklı etnik grupların bir arada yaşadığı Karadağ’da suç oranları ise son derece düşük. İnsanlar arasında genel bir saygı atmosferi hâkim. Şaşırtıcı bir şekilde, “yaya geçidinde yayalara yol verme” konusundaki disiplin, bu toplumun insana ve insan haklarına verdiği değeri somut bir şekilde yansıtıyor. Okuma yazma oranlarının oldukça yüksek olduğu Karadağ’da, çalışmaya duyulan heves ise bir o kadar düşük. Bizim de gittiğimizde ilk öğrendiğimiz kelimenin bu bağlamda, “aheste aheste” anlamına gelen “polako polako” olması tesadüf değil :==)

Karadağ’ın resmi dili Karadağca. Bunun yanı sıra Sırpça, Hırvatça, Arnavutlukça ve Boşnakça da ülkede yaygın olarak kullanılan diller arasında yer alıyor. Yani bunlardan en az birine hakimseniz, Karadağ’da yaşamak kolay olabilir. Ancak benim için zor bir dil olduğunu söyleyebilirim :==)

Coğrafi olarak incelemek için ise Karadağ’ı yukarıdan aşağı üçe bölmek mümkün.

Ülkenin başkenti Podgorica, ülkenin orta kesimlerine konumlanmış durumda. Buradan kuzeye doğru ilerledikçe, bozulmamış yeşilliği, berrak gölleri ve bin bir çeşit bitki örtüsü ile etkileyici bir doğa karşılıyor sizi. 

Podgorica’dan güneye doğru yol aldığınızda ise maviyle yeşilin muhteşem uyumu, dağlarla denizin kesiştiği nefes kesici güzellikte manzaralar yol boyunca eşlik ediyor size. Bu özellikleri ile Karadağ, yılın dört mevsimi doğal bir ziyafet sunuyor misafirlerine.

Bunun doğal sonucu olarak da turizm Karadağ’ın en önemli gelir kaynaklarından biri. Sanayi tesislerinin sayısının azlığı ülke doğasının içinde saklı olan ekolojik saflığı muhafaza etmeye olanak tanıyarak, turistleri cezbetmede kilit bir faktör haline geliyor. Karadağ; kültür, deniz ve doğa programları ile turistleri kendine çekecek pek çok alternatif sunuyor. 

Kültür arayanlar, Kotor ve Cetinje’in tarihi zenginlikleriyle öne çıkan turizmini tercih ederken; deniz turizmi isteyenlerin ilk tercihi Budva, Herceg Novi, Petrovac, Becici gibi sahil kasabaları oluyor. Doğa gezileri, yürüyüşler yapmayı sevenler için ise Durmitor Milli Parkı, İşkodra Gölü, Tara Nehri Kanyonu, Lovcen Ulusal Parkı ve Biogradska Gora gibi pek çok seçenek var. Yine kayak tutkunları için, ülkenin kuzey kısmında yer alan Zabljak ve Kolaşin gibi yüksek dağ beldeleri gözde mekanlar arasında yer alıyor. 

Özetle, Karadağ; doğası, tarihi dokusu, denizi ve sakin yaşam tarzı ile öne çıkıyor.

Peki, Karadağ Türkler için neden bir cazibe noktası?

Yazımın başında da belirttiğim üzere son yıllarda Türkler Karadağ’ı hem turizm amaçlı hem yatırım amaçlı hem iş kurma amaçlı hem de yaşama amaçlı tercih ediyorlar. Kişisel gözlemlerim ve deneyimlerime dayanarak bu tercihlerin nedenlerini aşağıda maddeler halinde bulabilirsiniz.

Karadağ Türkler için cazip bir tatil ülkesi, çünkü:

  • Vize şartı yok
  • Uçuş mesafe ve süresi kısa (bir saat yirmi dakika)
  • Avrupa’nın göreceli olarak ucuz ülkelerinden biri
  • Tarım ülkesi olduğu için yemekler leziz ve Türk damak tadına uygun
  • Tatil için herkese hitap edecek farklı seçenekler var -deniz, kültür, doğa
  • Tesisler kaliteli, temiz, sahiller ücretsiz 
  • Yine vizesiz ziyaret imkânı olan Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Sırbistan vb. ülkelere gidip gelmek mümkün

Karadağ Türkler için cazip bir ev yatırım ülkesi, çünkü:

  • Küçük miktarlarda dahi yatırım yapmak mümkün ve Türkiye’deki maliyetlere denk
  • Ev alırsanız, Euro bazında düzenli kira geliri elde etmek mümkün
  • Satın aldıktan sonra 5 yıl beklemeden istediğin zaman elden çıkarabiliyorsun 
  • Avrupa Birliği’ne girince mülkün değerinin artma ihtimali yüksek
  • Yatırım sonrası geçici oturma izni almak mümkün

Türkler Karadağ’da iş yapmak ve yaşamak istiyor, çünkü:

  • Ülkenin coğrafyası, iklim şartları mükemmel
  • Serbest, huzurlu, medeni bir ülke
  • Avrupa’nın göreceli olarak ucuz ülkelerinden biri
  • Tarım ülkesi olduğu için yemekler leziz ve Türk damak tadına uygun
  • İngilizce eğitim veren özel okulları var -mükemmel olmasa da
  • Şirket kurmak kolay ve vergiler düşük 
  • Şirket kurduktan sonra geçici oturma izni almak mümkün

Bu cazip koşullar pek çok Türk’ü ülkeye çekerken, özellikle iş kurma konusunda yaşanabilen suiistimaller, göç eden sayısının kontrolsüz bir şekilde hızlı yükselişi Karadağ’ı yakın gelecekte göç konusunda bazı önlemler almaya itecek gibi duruyor.

Karadağ bir yandan bu göçleri nasıl yöneteceğini düşünedursun, bizler de Karadağ örneğinden hareketle Türkiye dışında yaşamayı seçen ve kalıcı olarak göç etmeyi düşünenlerin sayısının gün geçtikçe artması konusunu biraz daha hassasiyetle ele almalıyız gibi duruyor. Çünkü bu kesimin büyük bir bölümünü geleceğimizin önemli değeri olan vasıflı Türk gençleri ya da çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak isteyen vasıflı, iyi eğitimli Türk aileleri oluşturuyor. Bu beyin göçünün arkasındaki ana motivasyon nedir diye baktığımızda ise genellikle ekonomik ve sosyal nedenlere dayanmakta olduğunu görüyoruz. Artık Türkiye’de alıştığı ve tercih ettiği hayat standartlarına ulaşmakta zorlanan kişiler yavaş yavaş farklı ülkelerdeki alternatifleri değerlendirme yoluna gidiyor.

Bu bağlamda Türkiye’de son dönemde sıkça dile getirilen “beka sorunu” terimi, sadece iç güvenlikle ilgili değil, aynı zamanda gençlerimizin, vasıflı kitlelerin göç eğilimlerinin artması ile de ilişkilidir. Bu açıdan idarecilerin “beka” tanımına bu önemli konuyu da ekleyip, ciddi çözüm üretmek üzere acilen çalışmaları hızlandırması gerekiyor.

Öte yandan Karadağ, gerçekten keşfetmeye değer bir ülke.

O zaman, Karadağ’ı nasıl keşfetmeli, nelere dikkat etmeli?

İlk olarak, Karadağ’ı benim nasıl keşfettiğim sorusuyla başlamak istiyorum. Karadağ’ı keşfimiz, orada yaşayan dostlarımızın öneri ve yönlendirmeleri doğrultusunda araç ve ev kiralama yöntemlerini kullanarak gerçekleşti. Eğer bir tur ile gelinmeyecekse araç kiralamak (mevsime bağlı olarak günlük 30-60 Euro arasında) büyük bir kolaylık sağlıyor. Çünkü ülke özellikle şehirler arası yolculuk için pek farklı ulaşım alternatifi sunmuyor. Park yeri genellikle sorun olmasa da park ücretleri için (günlük 8-12 Euro arasında) bir bütçe ayırmak gerekiyor. Araç kiralarken genel olarak küçük araçları tercih etmeniz yerinde olacaktır. Yollar genelde tek gidiş tek dönüş iki şeritli ve dar. Seçtiğiniz rotalara göre bazen uçurum kenarındaki yollarda da araba süreceğinizi de hatırlatmadan geçmeyeyim :==)

Gezmek istediğimiz bölgeleri belirledikten sonra, belli noktaları merkez seçip oralardan ev kiralamak bizim tercih ettiğimiz ve pratik bulduğumuz yaklaşım oldu.  Bu arada ev kiraları konum, sezon ve şehre bağlı olarak 50-450 Euro arasında değişiklik gösteriyor. Elbette, daha lüks konaklamalar da mümkün. Airbnb ve bu konuda hizmet veren ajanslar vasıtasıyla ev kiralayabiliyorsunuz. 

Ülkeyi keşfetmek için Eylül ayının ilk 2 haftası ideal zaman olabilir. Kalabalıklar ve buna bağlı olarak trafik azalıyor, tüm konaklama, yeme içme, araç kiralama maliyetleri %30-40 oranında düşüyor ve hala denize girilebiliyor.

Ülkenin güneyini, kuzeyini ve baş kentini bir defada keşfetmek isterseniz 8-10 gününüzü ayırmayı tercih edebilir ya da bizim yaptığımız gibi güney ve başkent için 5; başkent ve kuzey için 4 günlük iki farklı ziyaret olarak planlayabilirsiniz. 

İki yıl içinde farklı zamanlarda ziyaret ettiğim Karadağ’da, gördüğüm destinasyonları kısa ve objektif bir şekilde sizinle paylaşacağım. 

İlk olarak gelin ülkenin başkenti Podgorica ve kuzey bölümü ile başlayalım…

Orta ve Kuzey Karadağ

PODGORICA

Podgorica, Karadağ’ın başkenti ve aynı zamanda ülkenin ticaret merkezi. Devletle ilişkili tüm işlemlerin yürütüldüğü bu nispeten daha kalabalık şehir aynı zamanda pek çok farklı kültürü de bünyesinde bir arada barındıran merkezi bir yer olma özelliğine sahip. Burada farklı dil, din ve ırktan insanlarla karşılaşmanız, caddelerde bol bol Türkçe duymanız mümkün. Podgorica’yı önemli kılan bir diğer unsur ise, ülkenin iki uluslararası havaalanından bir tanesinin ve İngilizce dilde eğitim yapan kurumların çoğunun burada bulunması. 

Podgorica gelişen ve büyüyen bir şehir. Özellikle başta Ruslar ve Türklerin gayrimenkul odaklı yatırımları şehrin genişlemesine neden olmuş. Şehirde birçok inşaat halindeki binadan bunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. 

Ülkenin tam ortasında yer alan Podgorica’dan ülkenin kuzeyindeki şehirlere ve güneyindeki şehirlere 1-2 saat içinde ulaşmak mümkün. O nedenle çoğu kişi, eğitim çağında çocuğu da varsa yerleşmek için başkenti tercih ediyor. Ya da firmalar yatırımlarını burada yapıyor. Son dönemin yeni NOMAD çalışanları burayı tercih ediyor. Özellikle şehrin belli bölgeleri bu tarz çalışanlara hitap eden yerleşkelere dönüşmüş durumda.

Öte yandan Karadağ’a yatırım yapma ya da yerleşme amacıyla değil de sadece turistik amaçlı ziyaret düşünüyorsanız ve bir haftadan az bir süre kalacaksanız Podgorica çok gün kaybetmeye değecek bir şehir değil. 

Yarım gün ayırarak şehir içinde veya şehre yakın gezilebilecek birkaç yer olarak önerilerim:

Stara Varos: 

Osmanlı dönemine ait eski binalarıyla bu mahalle, tarih meraklılarının ilgisini çekebilecek bir yer.  “Stara Varos”, genellikle eski şehir ya da eski kasaba anlamına geliyor. Bu bölge, Osmanlı dönemine ait tarihi evleri, dar sokakları ve geleneksel mimarisiyle dikkat çekiyor. Mahalledeki binalar genellikle taş veya ahşap malzemeden yapılmış ve Osmanlı mimarisinin etkilerini taşıyor.

Park Forest Gorica: 

Park Forest Gorica, Podgorica’da bulunan doğal bir park alanı. Gorica Parkı, Moraca Nehri kıyısında ve şehir merkezine oldukça yakın, bizim İstanbul’daki Belgrad parkını andırıyor. Park; yeşil alanları, yürüyüş yolları ve doğal güzellikleriyle öne çıkıyor. Aynı zamanda Podgorica’yı buradan kuş bakışı görme şansınız var. 

Virpazar

Podgorica’dan güneye doğru otuz dakika mesafede yer alan Virpazar kasabası, İşkodra Gölü’nün kıyısında bulunan İşkodra Gölü Milli Parkı’nın bir parçası. İşkodra Gölü, Avrupa’nın en büyük tatlı su göllerinden ve zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip. Virpazar, göldeki kuş türlerini gözlemlemek ve göl çevresindeki doğal alanlarda yürüyüş yapmak isteyen ziyaretçiler için keyifli bir nokta. Ayrıca, Virpazar’da yerel pazarlar, geleneksel restoranlar ve kafeler mevcut. Gölde tekne turları, yürüyüş parkurları ve yerel ürünleri keşfetme imkanları da var. Doğal güzellikleriyle ünlü bu bölgeye özellikle yazın artan talep yüzünden ulaşmak ve park yeri bulmak biraz zahmetli oluyor. Biz zaman kısıtımız nedeniyle yalnızca göl kenarında bir yemek yiyip kısa bir keşif yürüyüşü yapıp ayrıldık, gölde tekne turu deneyimini bir sonraki sefere bıraktık.

Waterfall Niagara

Tavsiye üzerine ziyaret ettiğimiz, Podgorica’dan yaklaşık on dakika uzaklıkta bulunan Niagara Şelalesi, adını ABD’deki Niagara Şelalesi’nden alsa da bu iki şelalenin pek bir benzerliği yok 🙂 İklim krizinden etkilenmiş, dolayısıyla su hacmi oldukça düşük. Bu yüzden ziyaret etmeyi düşünüyorsanız, kış veya bahar mevsimlerini tercih etmeniz daha iyi olabilir. Yaz aylarında gidenler hayal kırıklığına uğrayabilirler. Ayrıca, şelalenin hemen yanında otantik bir restoran bulunmakta.

Ostrog Manastırı

Ostrog Manastırı, Karadağ’ın en önemli dini ve kültürel miraslarından biri. Aynı zamanda Doğu Ortodoks Hristiyan dünyası için önemli bir hac yeri olarak kabul ediliyor. Ostrog Manastırı, Podgorica ile Karadağ’ın ikinci büyük şehri Niksiç arasında yer alıyor. Podgorica’dan 50 kilometre uzaklıkta dağlık bir bölgede bulunan manastır, 17. Yüzyıl başlarında Aziz Basil adlı bir rahip tarafından kurulmuş. Manastır, kayalara oyulmuş bir yapıya sahip ve iki ana kısımdan oluşuyor: Alt Kilise (Donji Ostrog) ve Üst Kilise (Gornji Ostrog). Bu iki bölüm arasında oldukça dik bir yamaç yer alıyor, hacı adayları çıplak ayakla bu yamacı tırmanıyor. 

Trabzon’da yer alan Sümela Manastırı anımsatan Ostrog Manastırı, 1926 yılında orijinal tasarımına sadık kalınarak yeniden inşa edilmiş. Günümüzde hala ibadet amacıyla kullanılıyor. Manastırın etkileyici manzarası ve tarihi atmosferi dikkat çekici.

Karadağ’ın şimdi de kuzeyine geçersek, orada da iki durak var bahsedeceğim. Kolaşin ve Zabljak.

KOLASIN

Kolaşin Podgorica’nın kuzeydoğusunda, araçla yaklaşık bir saatte ulaşabileceğiniz gayet keyifli bir yer ve benim favorilerim arasında.

Kolašin, kış spor meraklıları için popüler bir kayak merkezi olmasının yanı sıra, bahar ve yaz aylarında da doğa severler için gayet güzel bir mekân. 

Kolašin’de yer alan Biogradska Gora Ulusal Parkı, muazzam güzellikteki manzaralarıyla göz kamaştıran, zengin biyolojik çeşitliliğe ve muhteşem ormanlara sahip mutlaka gezilmesi gereken bir yer. 

Biogradska Gora Ulusal Parkı: Doğanın Kalbinde Bir Cennet

Kolaşin’den sadece 20 dakika mesafede yer alan Biogradska Gora Ulusal Parkı, Karadağ’ın en eski ormanlarından birine ev sahipliği yapıyor. Bu ulusal park ismini, içinde barındırdığı Biogradska Gölü’nden alıyor. 

Biogradska Gora, yürüyüş parkurlarıyla çevrili bir doğa harikası. Orman içi patikalar, kuş cıvıltıları ve huzur veren doğa sesleri eşliğinde ziyaretçilere unutulmaz anlar yaşatıyor. Ziyaretimiz sırasında yaptığımız, hayatımda görmediğim büyüklükteki yaprakları, mantarları ve salyangozları gördüğüm orman yürüyüşümüz bu bölgeyi zihnime kazıyan unsurlardan oldu. Unutamadığım diğer bir tarafı da ağustos ayında üstümde t-shirt ile ziyaret ettiğim bu parkta donmuş olmam. O nedenle mevsim ne olursa olsun bu parkı gezerken sıkı giyinmeyi kesinlikle öneriyorum! 😊

ZABLJAK

Karadağ, doğa severler ve macera arayanlar için gerçekten bir cennet. Her ne kadar Türkiye’de Karadağ gezi ve tanıtımlarında ağırlıklı olarak Budva ve Kotor ön plana çıkıyorsa da ülkenin kuzey bölgesi doğal güzellikleri ile önemli bir cazibe merkezi ve Karadağ’a gelindiğinde mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. 

Ülkenin kuzeybatısında yer alan Zabljak kasabası ve eteğinde yükselen Durmitor Ulusal Parkı, muazzam dağ manzaraları, berrak gölleri ve unutulmaz doğa aktiviteleri ile biliniyor. Biz yazın ziyaret ettiğimiz için kayak deneyimini yaşamadık ancak Durmitor Ulusal Parkı içinde yer alan Kara Göl’deki kayık keyfimiz gerçekten muhteşem bir deneyimdi.

İki önemli dikkat noktası; parka girişte araç park konusu biraz sorunlu, diğer konu da yazın bile soğuk olabiliyor, tedarikli gitmekte fayda var.

Ve artık Karadağ’ın güneyine geldi sıra. En fazla ziyaretçi alan güney kasabalarını, beldelerini gelin birlikte keşfedelim.

Güney Karadağ ve Adriyatik Denizi

KOTOR

Kotor’u, tarih ile doğanın buluştuğu muhteşem yer olarak tarif edebilirim. Adriyatik’in güzellikleriyle bezeli, tarih kokan bu şehir; Karadağ’ın mutlaka görülmesi gereken yerlerinin başında geliyor. Karadağ’da geçirecek bir gününüz olsa hiç düşünmeden Kotor’u deneyimlemeyi seçebilirsiniz. 

İlk adımınızı attığınız andan itibaren, Kotor’un tarih kokan atmosferi sizi sarhoş etmeye başlıyor. Şehir surları, Ortaçağ’a ait yapılar, kiliseler adeta geçmişle konuşuyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alan bu şehir, tarih, kültür ve doğa tutkunları için bir cennet. 

Kotor eski şehrinin daracık taş sokakları, her adımda yeni bir sürprizle karşınıza çıkıyor. Arnavut kaldırımları üzerinde yürüyerek, antik dükkanları keşfetmek ve el yapımı hediyelikler almak, bu şehirde keyifli zaman geçirmenin yollarından sadece biri.

Yine Kotor Körfezi, muazzam doğal güzellikleriyle sizi büyülüyor. Ne demek istediğimi “Perast’ta kiraladığımız evin penceresinden çektiğim fotoğraf” zannediyorum yeterince anlatacaktır.

TİVAT

Kotor körfezinin diğer yanında yer alan Tivat küçük bir şehir olmasına rağmen, Karadağ’ın ikinci uluslararası havaalanı burada konumlandırılmış. Tivat güzel plajları ve manzarasının yanı sıra marinası ile de meşhur. “Porto Montenegro” devasa yatlar, butikler, lüks mağazalar, rezidanslar ve özel restoranlarla dolu hareketli bir mekân ve Adriyatik Denizi’nde seyir eden zenginlerin uğrak noktası. Burada keyifli bir yürüyüş yapabilir, deniz manzarasının tadını bir kahve eşliğinde çıkarabilirsiniz. Eğer cebinizde binlerce Euro’nuz var ise tabii lüks alışveriş olanaklarından da faydalanabilirsiniz :==)

HERCEG NOVİ

Karadağ’ın Adriyatik kıyısında, Kotor Körfezi’nin boğaz girişinde konumlanmış olan Herceg Novi, tarih, kültür ve doğal güzellikleriyle bezeli bir şehir. Ülkenin batısında yer alan bu şehir, Hırvatistan sınırına da çok yakın. 

Açıkçası, eğer Karadağ’a sadece bir haftalığına ziyaret gerçekleştirecek olsaydım, Herceg Novi’ye öncelik vermezdim. Ancak, eğer zaman kısıtlamanız yoksa ve ülkeyi tam anlamıyla keşfetmeyi düşünüyorsanız, Herceg Novi’yi ziyaret listenize ekleyebilirsiniz. Biz Hırvatistan’ın Dubrovnik şehrine yaptığımız yolculuk sırasında yolumuzun üzerinde olduğu için kısa bir mola anında ziyaret edip, transit geçmiştik.

BUDVA

Adriyatik kıyısında parlayan bir mücevher olarak tanımlanan, Karadağ’ın turistik başkenti Budva, Türkiye’den ve dünyanın her yerinden gelen turistler için en çok tercih edilen duraklardan biri. Ağırlıklı olarak deniz güneş turizmi, canlı gece hayatı ve meşhur plaj partileriyle adından söz ettirse de antik şehir surları içinde gizlenmiş geleneksel taş evleri ve rengarenk çiçeklerle süslenmiş balkonları ile Budva’nın eski şehri, Stari Grad da adeta bir masal şehri. Antik kalıntılar arasında kaybolmak, geçmişin büyüsüne kapılmak istiyorsanız, bu özelliği ile Budva tam size göre. 

Ancak, unutulmaması gereken bir detay var: Budva özellikle ağustos aylarında, yoğun trafik ve kalabalıkla dolup taşabiliyor. Biz kalabalıkları çok tercih etmediğimiz için ağustos ayına denk gelen ziyaretimizde Budva’nın merkezinden çok civarındaki sahil kasabalarına yöneldik. Bu yazımda bu şekilde keşfettiğimiz ve çok beğendiğimiz Sveti Stefan ve Petrovac’dan bahsedeceğim.

Sveti Stefan

Sveti Stefan, Budva’dan 15 dakika mesafede bir Ortaçağ köyü. Karadağ’ın turizmini canlandırmak amacıyla Sveti Stefan Adası, “Aman Resorts” otel grubuna kiraya verilmiş. Eski binaların dış cepheleri büyük ölçüde korunmuş, sadece içleri yenilenerek oldukça lüks ve modern bir otel atmosferi yaratılmış. Burada güzel plajlar var. Deniz gayet iyi ancak sahil biraz taşlı. Denize girmek için otoparka bir ücret ödüyorsunuz. Ancak Ağustos olunca otoparkta yer bulamadık, çıkışta bulduğumuz yol kenarı bir yere aracı park edip kısa bir turlama şansımız oldu. Yine burası da turistlerin oldukça rağbet ettikleri bir destinasyon. 

Petrovac

Sveti Stefan’dan sonra doğuya doğru 10 dakika mesafede bulunan Petrovac’a gidiyoruz. Yine Budva’nın bir kasabası olan Petrovac uzun sahili, keyifli kafe ve restoranları, barındırdığı dinginliği ile bizi mest etti.

BAR ve ÜLGEN

Petrovac’un eşsiz atmosferinden sonra doğuya, yani Arnavutluk sınırına doğru ilerleyerek, Karadağ’ın liman şehri Bar’a ve daha doğuda yer alan Ülgün şehirlerine ulaşıyorsunuz. Bu bölge, ülkenin genelinde olduğundan biraz daha fazla Müslüman nüfusa ev sahipliği yapmakta. Özellikle Bar’ı geçikten sonra Arnavutluk sınırına yaklaştıkça Doğu yapılaşmasını ve kültürünü hissetmeye başlıyorsunuz. Bar bir liman şehri, İtalya’ya buradan feribotlar kalkıyor ve güzel, uzun bir plaja sahip. Türkçesi “Güzel Su” anlamına gelen “Dobra Voda” denizinin güzelliği ile en meşhur sahillerinden biri. Ancak sezonda aşırı kalabalık ve çok fazla tesis yok. Bakir bölgeleri tercih ediyorsanız ve kalabalıklardan rahatsız olmuyorsanız görmek isteyebilirsiniz. Öte yandan sınırlı bir zamanınız varsa, biraz alan ve konfor arıyorsanız bu bölgeyi tercih etmemeyi düşünebilirsiniz.

Peki, Karadağ’da ne yiyip içmeli?

Bu kadar gezdik, açlık durumunuz nasıl :==)  Gelin biraz da Karadağ mutfağı hakkında kısaca sohbet edelim.

KARADAĞ MUTFAĞI

Karadağ mutfağı, gastronomi açısından oldukça zengin ve İtalyan, Sırp ve Türk mutfaklarından izler taşıyor. Türk damak tadına oldukça yakın olan Karadağ mutfağının en meşhur lezzetleri arasında bizim İnegöl köftenin büyüğü Cevapi ile peynir, patates püresi, süt ve mısır unuyla yapılan Kaçamak yer alıyor. 

Geniş bir çeşitliliğe sahip mutfaklarında, ülkenin genelinde et tüketimi birinci sırada yer alıyor. Ayrıca Adriyatik kıyılarında olduğu için, deniz ürünleri ve zeytinyağlı yiyecekler ile Akdeniz mutfağını da sıklıkla görmek mümkün.

Karadağ’ın şarapları gayet kaliteli ve lezzetli. Aynı zamanda boğma rakıya benzeyen “Rakija” da popüler bir içki.

Peki, Karadağ’ın bize mesajı ne?

Geldik Karadağ gezimizin son cümlelerine;    

Karadağ, Türkler arasında giderek artan bir popülerlik kazanan küçük, ancak son derece keyifli bir destinasyon. Vizesiz seyahat imkânı, kısa uçuş mesafesi ve farklı tatil seçenekleri bu bölgenin çekiciliğini arttıran en önemli unsurlar arasında. Ülkeye adım attığınızda karşılaştığınız zengin tarihi doku, etkileyici doğa manzaraları ve sıcak atmosfer sizi hemen etkisi altına alıyor ve Karadağ’a tekrar gelme, biraz daha keşfetme arzunuzu tetikliyor.

Öte yandan, Karadağ’ın turistik bir bölge olarak tercih edilmesinin ötesinde son dönemde Türklerin göç etmeyi tercih ettikleri bir ülke haline gelmesini ve her geçen gün daha fazla Türk’ün kalıcı olarak bölgeye yerleşmesini sadece ülkenin doğal güzellikleri ve mükemmel tarihi dokusu ile açıklamamız mümkün değil. Hiç şüphe yok ki, Türkiye’nin doğası, tarihi ve medeniyeti, sunabildiği imkanlar bu tür ülkelerle mukayese dahi edilemez. Ancak, ülkemizde özellikle son yıllarda gittikçe artan sosyal ve kültürel erozyonun etkileri, siyasi kutuplaşmalar ve süregelen ekonomik türbülans, maalesef her geçen gün daha fazla insanımızın ülke dışındaki yaşamlara yönelmesine neden oluyor ve Karadağ da bundan payına düştüğü kadarını alıyor. 

Yazımın başında da belirttiğim üzere, özellikle iyi eğitimli, vasıflı gençlerin göç eğilimi, ülkemiz için üzerinde aciliyetle durulması gereken önemli bir problem. Memleketimizi tekrar tercih etmelerini sağlamak hepimizin görevi. Bu vesile ile hep birlikte memleketimize sahip çıkalım diyerek yazımı bitiriyorum. 

Karadağ ile ilgili öğrenmek istediklerinizi veya yorumlarınızı, bloğun altındaki “Bir Yorum Bırakın” kısmında paylaşabilirsiniz.

Yeni bir deneyimde tekrar görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

Deneyim Şefi.

Bir yorum bırakın

Mail adresiniz yayınlanmayacaktır.

Mail Aboneliği