Son yedi yıldır, deniz tatili için ailece Bodrum’u tercih ediyorduk. Her ne kadar yoğun iş tempom nedeniyle genellikle bu tatilden birkaç gün yararlanabiliyor olsam da Bodrum’un denizi, havası bana çok iyi geliyordu. Kurumsal hayattan ayrıldıktan sonra, bu imkandan biraz daha fazla faydalanma şansım oldu. Özellikle Covid’in ilk zamanları böyle bir tatil, bulunmaz fırsattı.
Ancak zaman içinde pandeminin etkilerinin azalması, hayatın normale dönmesi, Bodrum’un aşırı kalabalıklaşması ve pahalılaşması gibi faktörler, tatil alışkanlıklarımızı gözden geçirme zamanının geldiğini fark ettirdi.
Bir gezgin olarak, bu değişiklik ihtiyacımızı karşılamak için araştırmalara başladım. Daha önce Kıbrıs ve Gökçeada gibi farklı pencerelerden ele aldığım blog yazılarımdan anlaşılacağı gibi, adalara olan ilgim, bu sefer İstanbul’a oldukça yakın olan Thassos adasına yönelmeme sebep oldu. Bu yazımla da keşfettiklerimi size aktarmaya çalışacağım.
4 gece boyunca konakladığımız Thassos ile ilgili olarak “ne, nerede, nasıl” sorularına cevap verirken, aynı zamanda beni etkileyen birkaç konunun da yeri geldikçe altını çizmeye çalışacağım.
Öncelikle, yolculuğumuzun ön hazırlığından bahsederek başlayalım:
Thassos, İstanbul’dan araçla, aşırı bir trafik olmadığı durumda 7 saat 30 dakika mesafede. Yani neredeyse Bodrum ile aynı sürede ulaşabileceğiniz bir ada. Dolayısıyla, Türkiye’den en mantıklı ulaşım seçeneği, eğer bir tur veya Selanik’e uçakla gidip ardından araba kiralama planınız yoksa, kendi aracınız ile seyahat etmek olur. Böyle bir seyahati gerçekleştirmek için ihtiyacınız olanlar ise şunlar:
- Schengen Vizesi (her seyahat edecek birey için)
- Kendi aracınız (seyahat edenlerin üzerine kayıtlı bir araç yoksa, araç sahibinin vekaleti gerekiyor; şirket araçları için de geçerli)
- Yeni tip ehliyet (çipli ehliyet)
- Sigorta acentenizden veya Turing‘den temin edeceğiniz yeşil sigorta. Yeşil sigorta, karşı tarafı koruyan bir sigorta ve kalma sürenize göre ödemeniz değişiyor. Güncel fiyatları Turing’in resmî web sitesinden öğrenebilirsiniz. Bu sigorta sınır kapısında da alınabiliyor, ancak önceden halletmek işleri kolaylaştırabilir.
- İsterseniz kendi aracınız için kısa süreli yurtdışı kasko da yaptırabilirsiniz (zorunlu değil).
Çıkış için gerekli evraklar bu kadar.
Bizim durumumuzda, vizelerimiz hazır olduğu için sadece sigorta ve kasko işlemleri için kısa bir zaman ayırdıktan sonra, araba ile çıkış hazırlığımızı tamamladık.
Thassos’un bir ada olması nedeniyle, feribot biletini önceden almam gerektiğini düşündüm. Ancak, linkten göreceğiniz gibi, önceden bir satış seçeneği bulunmuyor. Biletinizi oraya gidip alıyor ve feribota biniyorsunuz. Ayrıca ilgili linkte araç ve yolcu ücretleri de belirtilmiş durumda.
Google Map veya Yandex’e “Keromoti Ferry” yazdığınızda, İpsala çıkışından yaklaşık iki saat sonra feribotun kalkacağı noktaya ulaşıyorsunuz.
İpsala’yı geçtikten sonra sizi rahat ve paralı bir otoyol bekliyor. Güzergâh boyunca farklı gişelerde ödeme yapıyorsunuz. Bunun için yanınızda bozuk 10 Euro bulundurmanızda fayda var. Bu arada otoyolda bizdeki gibi benzin istasyonları yok, eğer benzin almak isterseniz otoyoldan çıkıp bir yerleşim yerine girmeniz gerekiyor. Bu nedenle depoyu İpsala’dan hemen önce doldurmanız iyi olacaktır.
Şimdi, son olarak, nerede konaklayacağız? Bir arkadaşımızın tavsiyesi üzerine adanın kuzeyinde, ana şehir ve limanın bulunduğu Limenas’ta bir butik otel ayarladık. Nikoleta Luxury Villa, limana oldukça yakın bir konumda bulunuyor. Bu butik otel, sadece misafirperver ev sahipleri ve enfes kahvaltılarıyla değil, aynı zamanda otopark sorunu olmayan bir konaklama imkanı sunmasıyla da dikkat çekiyor. Booking.com üzerinden yapılan rezervasyonun 9,3 puanla değerlendirilmiş olması, otelin kalitesini bir kez daha doğruluyor. Bununla birlikte daha uygun fiyatlı butik oteller de bulmak mümkün Limenas’ta.
Bütün hazırlıklar tamam, artık gezimize başlayabiliriz.
8 Temmuz 2023 sabahı, İstanbul’un karmaşık trafiğini geride bırakarak Tekirdağ’a doğru yola çıktık. Öğle saatlerinde mükemmel bir Tekirdağ köftesi deneyimi için mola verdik. Meşhur “Abdi Özcan Tekirdağ Köftecisi”, bu lezzet yolculuğumuzun durağıydı. Menüdeki birçok seçenek arasından klasik olarak Tekirdağ köftesi, piyaz ve yoğurt sipariş ettik.

Yemeğin ardından, araba sürerken uyumayalım diye, hesabı isterken çay siparişi verdik. Meğer tesiste çay servisleri yokmuş. Ancak çözüm odaklı bir yaklaşımla, karşı kahveden çay isteyebileceklerini söylediler :==) Bu beklenmedik söylem karşısında sadece gülümsedik ve çayımızın komşu kahveden siparişini verdik. Yola çıkmadan lezzetli çayımızı keyifle yudumladık.
Tekirdağ molamızın ardından doğruca İpsala sınır kapısına geldik. Çıkış ve giriş işlemlerimizde herhangi bir sorun yaşamadan yarım saat içinde Yunanistan otoyoluna giriş yapıp yaklaşık iki saat yirmi dakika sonra da Keramoti Limanı’na vardık. 18:00 civarı feribota binmiştik. Feribotların vazgeçilmezi martıların keyifli uçuşlarına tanıklık ederek, 45 dakikalık bir yolculuk sonrası Thassos’a akşam saatlerinde vardık.

Thassos
Thassos’u keşfetmek için yaklaşık dört tam günümüz oldu. Bu deneyimleri aktarmadan önce, genel olarak Thassos’tan çıkardığım izlenimleri paylaşmak istiyorum.
Korunan Doğa: Adaya adım atar atmaz ilk dikkatimi çeken şu oldu. Turizm sektörü Yunanistan’ın en önemli gelir kaynaklarından biri olmasına rağmen, Yunanlılar adayı büyük otellerin çirkin yapılaşmalarından başarıyla koruyabilmişler. Eğer bu ada bizim olsaydı, muhtemelen “her şey dahil” konseptindeki otelleri dikmeyi başarmış; olmadı sahillerdeki yeşil alanların tamamını villa projeleri ile doldurmuş olurduk diye geçirdim içimden. Eğer mermer için kazılan bazı dağların kötü görüntüsünü bir kenara koyarsak, genel olarak Thassoss bu yazının başlığındaki “deniz ile doğanın bütünleştiği ada” ifadesini canı gönülden hak ediyor.

Fayda-Maliyet İlişkisi: Ülkemizin son dönem ekonomik koşulları, yeme-içme ve konaklama sektöründe enflasyonun üzerinde seyreden fiyat artışlarına sebep oldu malumunuz. Bunun sonucunda, Türkiye’de tatil yapmanın maliyeti Türk tüketiciler için, dış ülkelerdeki tatil fiyatlarına yetişmiş ve hatta bazı bölgelerde geçmiş durumda.
Gelir seviyelerimizin dolar/avro bazında artmadığı bir ortamda, Türkiye gibi dört tarafı denizlerle çevrili bir tatil cennetinde fiyatların dolar/avro bazında bu kadar artması talebi olumsuz etkiledi. Güney sahillerindeki tesisler %60 kapasite ile çalışırken, Türklerin deniz tatili için komşuya gitmeyi tercih etmesi bunun doğal bir sonucu.
Baktığımızda adada en çok Türk, Bulgar ve Romen turistler vardı. Bir Bulgar ya da Romen turistin tatil tercihini Thassos’tan yana kullanmasını coğrafi farklarla açıklamak mümkündür. Ancak, Türkiye’nin benzer güzelliklere ev sahipliği yaptığı düşünüldüğünde, Türklerin bu tür destinasyonlara deniz tatili yapmak amacıyla yönelmesi, ülkenin turizm yetkilileri ve ekonomi yöneticileri için üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir konu. Lakin, mevcut yaklaşımlarla yakın bir zamanda maalesef ekonomik bir düzelme beklemek pek olası görünmüyor.
Bu arada sadece dönemsel bir fiyat karşılaştırmasının ötesinde ada genelinde turiste cazip gelecek pek çok mali unsur var. Örneğin ada genelinde nerede yemek yerseniz yiyin ödediğiniz kişi başı ücret belli bir miktarın üzerine çıkmıyor, kalite de belli bir seviyenin altına düşmüyor. Ayrıca yediğiniz her şey taze ve lezzetli. Porsiyonlar inanılmaz büyük. Son dönemde ülkemizdeki durum ne yazık ki bununla pek örtüşmüyor.
Yine başka bir olumlu bulduğum yaklaşım, boş şezlonga para ödeme yaklaşımı genelde yok. Sahilde kaldığınız sürece zaten bir şeyler yiyip içeceksiniz, şezlong kullanırsanız yeme içmeyi o tesiste yapmayı kabul etmiş oluyorsunuz, o kadar. Bizdeki “dışarıdan yemek getirmek yasaktır” yerine daha akılcı bir yaklaşım :=)
Ayrıca her restoranın ortak bir geleneği olan yemekten sonraki tatlı ikramı hoş bir jest. Her müessese her gün bir tatlı çıkartıyor ve yemekten sonra ücretsiz olarak ikram ediyor. Ayrıca bir tatlı menüsü yok. Ya da bir kahve içeyim diye oturuyorsunuz, hemen kahve yanında koca bir sürahi buz gibi su ve tatlı ek olarak geliyor. Müthiş bir cömertlik ve misafirperverlik örneği. Eskiden bizde de olan, artık pek karşılaşamadığımız.
Kültür ve Değerlere Sahip Çıkma: Bir diğer gözlemlediğim konu ise Yunanlıların kendi kültür ve değerlerini genel olarak bizden daha iyi korudukları. Gittiğimiz her yerde aile işletmeleri uzun yıllardır işi sürdürüyor, Yunan adet ve geleneklerini yaşatıyor.
Bu nasıl mümkün oluyor diye incelediğimde gördüm ki Yunanistan okul müfredatında tarih, dil, edebiyat ve diğer kültürel unsurları içeren bir eğitim sistemini benimsemiş durumda. Bu sayede genç nesiller, geleneksel Yunan kültürü ve tarihine daha çok aşina oluyormuş. Ne güzel!
Bu arada, adayı ya da Yunanistan’ı gezip beğenince, ülkemizden birçok kişi kültürel ve coğrafi yakınlığını da göz önüne alarak Golden Visa sahibi olmak için Yunanistan’dan ev alıyor. Ancak, vatandaş olabilme koşulları oldukça ağır; yedi sene boyunca ülkede yaşamak, dilini mükemmel bir şekilde öğrenmek ve ülkenin tarihini, kültürünü iyi bilmek gibi şartları içeriyor. Bu da yine kültür ve değerlere sahip çıkıyor olduklarının güzel bir örneği. Bizde ise 400.000 doların varsa, işlem tamam.
Bu konuda komşudan öğrenebileceğimiz bazı şeyler olabilir diye düşünüyorum. Son dönemde ya Araplaşan ya da Starbucks’laşan bir kültür erozyonu yaşıyoruz. Türk kültür ve değerlerini kaybetme riskiyle karşı karşıyayız. Bu durum ile ilgili bir an önce önlem alınmasını ümit ediyorum.
Evet, objektif bir gözle, Thassos ile ilgili beğendiğim, takdir ettiğim noktaları yazımın en başında sizlerle paylaşmak istedim. Esas çabam, olumlu eylemleri anlamak, öğrenmek ve bu kazanımları kendi yaşantımıza nasıl uyarlayabileceğimizi keşfetme çabasıdır. Elbette, bizim de ülke olarak iyi yaptığımız pek çok şey var. Bu üstün özelliklerimizi de başkalarının beğenip takdir etmesi, kendine uyarlaması, toplumsal ve kişisel gelişmelere katkıda bulunacaktır. Dünyayı hepimiz için daha güzel bir hale dönüştürecektir.
Notlarımı paylaştıktan sonra, şimdi tatilin gezi detaylarına geri dönelim.
Kaldığımız dört gün içinde;
- Plajlar
- Köyler
- Yeme-içme yerleri ile ilgili deneyimlerimizi kısa kısa paylaşmak isterim.
Plajlar;
Öncelikle söylemem gerek ki Thassos adasının dört bir yanında gerçekten çok güzel plajlar mevcut. Bu açıdan deniz tatili arayanlar için pek çok alternatif sunuyor. Thassos’un meşhur plajları;
Golden Beach (Altın Plaj): Adanın doğusunda yer alan, Thassos’un en ünlü plajlarından biri. Uzun sahili ve sığ deniziyle kumsal sevenler için iyi bir opsiyon. Bu sahilde birçok işletme var. Kişi başı gün boyu 10-15 Euro yeme-içme harcaması yapmanız kaydıyla bir şezlong sahibi oluyorsunuz. Thassos’da bu tür bir işletim sistemi kurmuşlar. Daha lüks plajlarda bu 20-25 Euro’ya kadar çıkıyor. Golden Beach deneyimi için şunu söyleyebilirim. Kumsal ve göreceli olarak iyi yemek ve içecek arayanlar için iyi bir lokasyon ancak adada daha iyi denize sahip plajlar da yok değil.
Golden Beach’de biz “Cielo” adlı bir plaj işletmesini tercih ettik. Ön şemsiye alanı kişi başı 10 Euro, arkadaki çardak türü şezlonglar 15 Euro idi.

Marble Beach (Mermer Plajı): Bu plaj da adanın doğusunda yer alan popüler plajlardan biri. Mermer tozlu bir yoldan sahile iniyorsunuz. Bizim siyah araç indiğimizde beyaz, tekrar çıktığımızda bembeyaz olmuştu. Ana yola çıktıktan sonra bir araba yıkama yeri var, 8 Euro’ya bir su geçiriyorlar.
Marble plajında şemsiye altı şezlong adam başı 15 Euro. İki kişi iseniz 30 Euro ödüyorsunuz. Göreceğiniz gibi şezlonglar bayağı küçük :=) İşletmecilik ise çok kötü, içecekler gerçekten felaket. Biz gittiğimizde deniz de pek iyi değildi.

Ancak daha sonra katıldığımız tekne turunda bu plajın bulunduğu koyda denize girme şansı yakaladık. Açıkçası inanılmaz bir deniz keyfi ve deneyimi idi. Bu arada karadan bu plaja gitmek yerine yarım günlük ya da günü birlik tekne turlarını tercih edebilirsiniz. Limenas limanından tekne turları düzenleniyor. Biz günbatımı gezisini tercih ettik, çok keyif aldık.

Porto Vathi Plajı: Porto Vathi plajı ise Marble plajından yaklaşık 300 metre daha ileride. Kumsalı yine mermer tozu ile kaplı. Bu kadar çetrefilli bir yoldan geçtikten sonra bu plaja uğramadan olmazdı. Bu plajda bir deneyim yaşamamamıza rağmen, zeytin ağaçlarının altında çok daha konforlu bir bölümün olması ve restoran tarafının düzgün gözükmesi buranın da bir tercih noktası olabileceğini düşündürdü.

Bunun dışında Limenas’a çok yakın La Scala iyi plajlardan biri. Hatta işletme olarak adanın en iyi plajlardan biri. Tek dert yer bulmakta zorluk yaşıyorsunuz ve dolayısıyla çok kalabalık.
Bunun dışında yanlarından geçtiğimiz ve fakat gerek zamansızlık gerekse eşimin ayağındaki rahatsızlık nedeniyle bize düzayak olmadığı için uymayan meşhur diğer plajlar ise şöyle:
- Paradise Plajı: Limenas’a yaklaşık 35 dakika mesafede patika yoldan ulaşılan bir halk plajı.
- Gilikadi Plajı: La Scala’yı biraz geçtikten sonra, yine adanın kuzeyinde yer alan girişi biraz kayalık fakat denizi iyi olan bir plaj.
- Makryammos Plajı: Makryammos Oteli’nin plajı. Burayı keşfetmemiz zaman aldı. Burası da adanın batısında Limenas’a 10 dakika mesafede. Ancak otelde konaklamasanız bile plajı kullanılabiliyor. Burası gördüğümüz en yüksek giriş ücreti olan yerdi. Giriş için kişi başı 25 avro ücret talep ediyorlar. Tüm gün kalmayı düşünürseniz bir alternatif olabilir.
- Aliki Plajı: Bu plaj da adanın güney doğusunda yer alan ve Limenas’a 45 dakika mesafede popüler plajlardan biri. Plajın kumsalı çok dar ve çok kalabalık. Öyle olunca da şezlonglar tabii dip dibe. Bize bu sebeple pek uymadı.
Bu arada tüm adayı yaklaşık 2 saatte turluyorsunuz. Gelmişken köylere de gireyim diyorsanız 4-5 saatte adayı tam tur gezebilirsiniz. Yollar tek gidiş tek geliş ve dar ama manzara gayet keyifli.

Köyler
Bu ziyaretimizde adanın iki önemli köyünü gezmeyi önceliğimize aldık. Panagia ve Theologos…
Panagia: Bu sevimli köy, Limenas’a 12 dakika uzaklıktaki bir tepe üzerine kurulmuş. Thassos’ta da diğer adalarda olduğu gibi, korsan veya düşman saldırılarından etkilenmemek adına yerleşim yerlerini tepelere konumlandırmışlar. Panagia, 1821’de Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan ettiğinde Thassos’un başkenti olmuş. Golden Beach’e çok yakın olan bu köyden Golden Beach’e ulaşmak sadece 5-6 dakika sürüyor.
Köy meydanında, keyifli bir amca tarafından işletilen eski köy kahvesinde bir kahve molası vermek kesinlikle önerilir. Ayrıca, kahvenin hemen yanındaki çeşmeden doğal suyu da kana kana içebilirsiniz. Ancak son ziyaretimde bu kahvenin kapalı olduğunu gördüm. Umarım burayı işleten yaşlı amcam iyidir.

Köyde ayrıca küçük bir zeytin müzesi bulunmakta; burada zeytin ve zeytinyağı ürünleri ile bazı el sanatları ürünleri satıyorlar. Bu zeytin müzesinin karşısında güzel bir pastane var, gerçekten değişik tatları burada deneyimleyebilirsiniz. Ayrıca köyde birçok yeme içme yeri de bulunmakta; ancak bizim ziyaretimiz yemek saatine denk gelmediği için biz bunu deneyimleyemedik. Bununla birlikte, köy meydanında bulunan Elena’nın iyi bir kebapçı olduğu söylenmekte. Belki bir sonraki sefere deneme şansımız olur. Bu köyle ilgili yaşadığımız tek olumsuzluk araçla köy içinde park yeri bulmanın zorluğu oldu.
Theogolos: Geleneksel Theologos köyü, Limena’nının 52 km güneyinde yer alıyor. Rengarenk tarihi evler ve konaklarla dolu bu köy, Thassos Adası’nın en eski köylerinden biri ve muhteşem mimarisi nedeniyle 1979’da Yunan hükümeti tarafından geleneksel yerleşim yeri olarak ilan edilmiş. Tavernalarıyla da ünlü olan Theologos’ta biz yalnızca bir Yunan kahvesi içtik, yanında enfes bir tatlı ve buz gibi su eşliğinde.

Yeri gelmişken söylemeden geçemeyeceğim. Ne otelde ne de yeme-içme yerlerinde aşırı lüks yok. Ama yediğiniz içtiğiniz şeylerden müthiş bir tat alıyorsunuz. Bundan öte insanların size yaklaşımları çok olumlu, her yediğiniz içtiğinizin ardından size mutlaka bir ikramda bulunuyorlar. Ama en güzeli güler yüz ve hissettirdikleri sıcaklık. Tabii genel olarak konuşuyorum, istisnalar kaideyi bozmaz :=)
Yeme İçme Yerleri
Öncelikle Thassos’da zengin bir mutfak mevcut. Deniz mahsullerinden, İzmir köftesine, sarmasından musakkasına, baklavasından, sütlacına kadar birçok alternatifi bulmanız mümkün. Peynirli Greek Salad (Yunan Salatası) da vazgeçilmezlerden. Yemek kültürlerimiz gayet uyumlu, tatlar da genel olarak gayet iyi. Sabah kahvaltıyı da es geçmeyeyim. Özellikle hamur işi konusunu bu arkadaşlar iyi biliyorlar. Yöresel bir tatlı olan Bugaça (sweet bougatsa – kremalı çıtır çıtır tatlı börek) muhteşem bir hamur işi. Hastası oldum :=)

İçecek tercihi rakı olanlar için ikamesi Uzo (Ouzo) bir seçenek. Uzo rakıya göre daha yumuşak, daha tatlı bir versiyon. Şarap ve yerel bira alternatifleri de gayet çeşitli. Meşhur birası Mitos’u mutlaka bir deneyin.
Yok ben içki içmem diyenlere de su ve gazlı içecek alternatifleri fazlasıyla var. Demleme çay Limenas’da sadece bir yerde gördüm. Yunanlılar diğer Balkan ve Avrupa ülkelerinin pek çoğu gibi kahveci. Yunan kahvesi, Frappe ve diğer kahve formatlarını rahatlıkla bulabilirsiniz.
Limenas’ta denediğimiz restoran ve tavernalar;
- Simi: Çok popüler bir restoran, Türkler tarafından tercih ediliyor. Deniz Mahsulleri ve Yunan Mutfağı menülerinde ağırlıklı. Bir miktar pahalı, ben çok muhteşem bulmadım ama keyifli bir yer. Deniz’in hemen kenarında gün batımını da seyredebilirsiniz.

- Taverna Mouses: Mouses en sevdiğimiz mekanlardan biri oldu. Menüsünde Türkçe açıklaması da var. Yine deniz mahsulleri ve Yunan Mutfak ağırlıklı bir menüye sahip.

- Nameste: Bu restoran ile Mouses birbirine çok yakın. Her ikisi de sahil kenarında. Yine burası da deniz mahsülleri ve Yunan mutfağı sunan iyi bir restoran.
Bunun yanında bir de çalgılı, danslı bir taverna deneyimi yaşadık. Limanas’ın hemen dışında Pefkospilia Restorant & Beach Bar’a gittik. Sadece Çarşamba akşamları Yunan müziği ile eğlence oluyor. Bir kaç gün öncesi rezervasyon yaptırmak önemli. Aksi takdirde yer bulmak zor olabilir.
Yunanlılar, Bulgarlar, Romenler ve Türklerin tam bir Balkan mozaiği oluşturduğu bu tavernada çok keyifli dakikalar yaşadık. Farklı kimliklerin, birbirilerinin müzikleri ile kaynaşması harika bir atmosfer oluşturuyordu.

Yedik, içtik, eğlendik, hesabı ödedik tam çıkıyoruz, garson önümüzü kesti. Bir hata mı yaptık derken, garson; nereye abi daha karpuz kesecektik deyip, bizi tekrar masaya oturtup karpuz kavun ikram etti :=) Özlemişiz bu tür jestleri :=)
Son olarak adada birçok Yunanlının Türkçeyi konuştuklarını gördük, nerden öğrendiniz diye sorduğumuzda Türk dizileri vasıtasıyla öğrendiklerini söylediler. Bunu başka ülkelerde de duyduğum için bu durum bana gayet tanıdık geldi.
Bu dört günde biz de boş durmadık, her gün bir iki kelime derken Yunancamızı epey bir geliştirdik :=) Öğrendiklerimizi hala tekrar ediyoruz.
Günaydın- Kalimera
Lütfen- Parakola
Evet – Ne
Hayır- Ohi
Şerefe – Yasu
Çok Teşekkürler – Efharisto poli
Hoşcakal – Adio
İyi Akşamlar – Kalispera
Nasılsın – Pos esisai (Posise)
İyiyim, teşekkürler – Eimai (ime) kala efharisto
Thassos adasının büyüleyici güzelliklerini keşfetmek için yola çıktığımız bu serüvenin de sonuna geldik. Yolculuğumuz boyunca Panagia ve Theologos gibi geleneksel köyleri ziyaret ettik, lezzet dolu tavernalarda tadına doyulmaz deniz ürünleri ve Yunan mutfağının keyfini çıkardık. Thassos’un altın kumsalları ve berrak denizi de, adanın doğayla bütünleşmiş bir cennet olduğunu kanıtladı.
Ancak, bu adaya duyduğum hayranlık sadece doğal güzellikleriyle sınırlı olmadı. Yazımın başında da bahsettiğim gibi, Yunan kültürünü ve değerlerini koruma konusundaki özenli tutumu, turizmi sürdürülebilir bir şekilde yönetme çabaları ve misafirperverlikleri, Thassos’u benim için farklı bir noktaya taşıdı.
Yunan halkının köklü tarihine bağlılığı ve kültürel zenginlikleri gelecek nesillere aktarma çabaları beni düşündürdü ve kendi ülkemizde bizlerin de bunun için daha çok çaba göstermemiz gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
Gönlüm bir başka Ege mucizesinde kaldı.
Bir sonraki gezi yazıma kadar sağlıcakla ve sevgiyle kalın.
Deneyim Şefi

Bir yorum bırakın